Çocuklarımızın dışkısını düzenli ve zorlanmadan yapması önemli sağlık göstergelerinden biridir. Polikliniğime başvuruların yaklaşık %10 kadarını çocuklarında kabızlık olduğunu düşünen ailelerim oluşturmaktadır.
Kabızlık dışkılamanın sert, seyrek ve ağrılı olması şeklinde tanımlanabilir.
Kabızlık sebepleri incelendiğinde aslında çok az bir kısmı yapısal bir bozukluktan kaynaklanmaktadır. Özellikle yenidoğanlarda oluşan kabızlığın çok büyük bir kısmı fonksiyonel kabızlıktır ve sebebi bilinmemektedir. Bir bebek yeni doğduğunda günde ortalama 4-5 kez kaka yayarken yaşla beraber azalır ve 1, 2 yaş sonrası günde 1 bazen 2 kez dışkılama yapmaktadır.
Kabızlığı olan çocuklarımızın ailelerinde çölyak hastalığı, tiroid hastalığı, kistik fibrozis ve kabızlık olması durumu kontrol edilmelidir. Çocuğun muaynesi sırasında arkadaşlarıyla ilişkisi, mizacı, tuvalat alışkanlığına da bakılmalıdır. Muaynede sakral gamze varlığı araştırılmalıdır.
Bazı durumlarda kabızlık daha önemlidir.
*Ateş
*Karın ağrısı
*Karında anormal şişlik
*Allerji
*İştahsızlık
*Bulanı, kusma
*Kilo kaybı
*Yetersiz kilo alımı
Hekiminiz kabızlık nedeniyle muayne yaparken çocuğunuzun poposuna bakacaktır. Popoda çatlak olması, popo kaslarının kasılma miktarı, hemoroid olup olmaması ve dışkı kaçırma yönünden değerlendirecektir.
Tedaviye rağmen düzelmeyen kabızlıklarda mutlaka bakılması gereken bazı tahliller vardır. Tiroid hormonları, kan kalsiyum düzeyi, serum kurşun düzeyi, ter testi (kistikfibrozis açısından), çölyak hastalığı tahlilleri, sakral gamze varsa sakral MR. Hastanın anal kaslarının basınç ölçülmesi gerekebir. Filmlerde şüphe varsa bağırsak biyopsisi alınabilir.
Altta yatan bir patolojik hastalık yoksa fonksiyonel kabızlık denebilir. Fonksiyonel kabızlıkta çocuğumuz dışkı yapmamayı tercih ederler. Kakadaki su emilir ve sertleşmiş kaka sonucu kabızlık oluşur. Çocukların kaka tutma sebepler genellikle bu saydıklarımdır.
*Dışkılama sırasında ağrı duyma
*Tuvalet eğitimi
*Diyet değişikliği
*Stresli olaylar
*Araya giren enfeksiyonlar
*Çocuklar için uygun tuvalet olmayışı(genellikle okullarda tuvaletler pis olduğu için çocuklarımız kullanmak istemiyor)
*Çocuğun oyun vs. bırakmak istememesi.
Çocuğumuza fonksiyonel kabız demek için
*Dışkı yaparkan ıkınma olmalı
*Sert ve yumuru şeklinde kaka
*Dışkısını tam boşaltamama hissi
*Dışkı yapabilmek için yardımcı manevralar kullanma (lavman, parmakla boşaltma) ve dışkı sayısının haftada 3 ten az olması ve 1 senede 12 hafta boyunca bu şikayetlerin olması gerekir.
Özellikle ek gıdaya geçme döneminde, tuvalet eğitimi döneminde ve okula başlama döneminde kabızlık daha fazla görülmektedir. Kabızlığın tedavisinde sabır gösterilmeli ve takip etmelidir.
Eğitim, boşaltım, tekrar dışkı birikimini engellemek, takip tedavinin temelini oluşturmaktadır. Kabızlık tedavisinde ilk yapılması gereken beslenme düzenlenmesidir. Beslenme düzenlenmeden senelerce ilaç kullanımı olsa bile vakaların yarısından çoğunda başarıya ulaşılamaz. Eğer çocuğumuzda 5 yaş öncesi kabızlık şikayeti olmuşsa %25 oranında ergenlik sonrası devam eder ve yaşam kalitesini bozan, hayat standartlarını aşağıya çeken olumsuz bir durumdur. Yapılan birçok çalışmada kabızlık yaşayanların bir çoğunun az su içtiği ve lifli gıdaları az tükettiğini göstermiştir.
Lif tüketiminin önemi son yüzyılda anlaşılmaya başlamıştır. Yapılan çalışmalarda Avrupa’da ve Amerika’da sık görülen bazı hastalıkların Afrika’da az görüldüğü ve bunun sebebinin Afrika’da daha fazla lifli gıda tüketimi olmasına bağlanmıştır. Lif eksikliği nedeniyle kabızlık, hemoroit, kalın bağırsak hastalıkları ve obezite gibi hastalıklarla bağlantılı bulunmuştur.
Lif insan vücudunda sindirime dayanıklı, emilime dirençli ve genellikle kalınbağırsakta tam veya kısmi fermantasyona uğrayabilen yenilebilir gıdalardır. Dünya sağlık örgütü lifleri suda çözünebilen ve çözünemeyen olarak ikiye ayırmıştır.
Suda çözünebilen lifler; pektin, gam, musilaj ve çözünebilen pentozlar örnek verilebilir. Suyu bağlarlar bu şekilde jel ve sıkı bir yapı oluştururlar. Hem kolseterolün düşmesinde hemde bağırsaklardan şekerin emiliminin azaltılmasında işe yarar.
Suda çözünemeyen lifler; selüloz, lignin ve suda çözünmeyen pentozları içermektedir. Ağırlıklarının 20 katı kadar sıvı emmektedirler. Bu lifler dışkı hacminin artmasını ve bağırsak pasajının hızlanmasını sağlarlar ve kabızlığın engellenmesini sağlarlar. Çözünebilen lifler bağırsakta fermantasyona uğrayıp bağırsak bakterilerinin sayısını arttırmakta ve gaz oluşumunu arttırmaktadır.
*Taze meyvelerin lif içerikleri hasat zamanına göre farklılıklar gösterebilir. Genellikle hububat ürünleri daha fazla lif içerir. Meyve ve sebzelerin dış kısımları ise lif açısından oldukça zengindir.
*Kepekli ekmek (kepeğin yaklaşık %90 ı liftir), kraker, mısır gevreği, kahvaltılık tahıllar, arpa, yulaf, çavdar, kahverengi kabuklu pirinç lif açısından zengindir.
*Elma, armut, çilekgiller, turunçgiller, incir, kayısı, erik, kuru meyveler lif açısından zengindir.
*Brokoli, havuç, mısır, lahana, bezelye, kabak, bamya ve patlıcan lif içeriği zengindir.
*Fındık, fıstık, badem leblebi patlamış mısır ve çekirdeklerde lif içeriği yüksektir.
Diyette önerilen şekil hem suda çözünen hemde çözünemeyen liflerin beraber tüketilmesidir.
Lifli beslenmenin kabızlık yanında kolon kanseri üzerinde olumlu etkisi olduğu gösterilmiştir. Özellikle suda çözünemeyen lifler daha kansere karşı daha faydalıdır. Bu sebeple yemeklerimizde buğday ve mısır kepeği daha fazla yer almalı, tam tersine rafine ürünler azaltılmalıdır.
Lif içeriği yüksek gıdalar rafine edilmiş ürünlerden daha fazla mineral madde içermektedir. Örnek olarak yaklaşık100 gr buğday kepeği bir insanın günlük potasyum, fosfor, bakır, çinko, magnezyum ve kükürt ihtiyacını karşılamaktadır.
Birçok kaynakta kabızlık tedavisi için tüketilen lif miktarı kademeli olarak arttırılmalıdır şeklinde tavsiyeler vardır. Lifli gıda tüketen çocuklarda düzensiz bağırsak hareketleri ve karın ağrısı daha az görülmektedir. Amerikan pediatri akademisi mevcut çalışmaların henüz yetersiz olduğunu belirtmektedir ama özellikle baklagiller ve kepek ve buğdayın diyete belli aralıklarla düzenli girmesi önerilmektedir.
Tabiki kabızlık tedavisinin temel noktalarından biride yeterli sıvı almaktır. Asgari sıvı alımı aya ve kiloya göre değişmekle birlikte yaklaşık olarak 10 kg çocuk için 960 ml, 15 kgçocuk için 1250 ml, 20 kg çocuk için 1500 ml olarak verilmelidir. Ama yapılan bazı çalışmalarda çocuklara verilen su arttırıldığı halde kabızlıkta düzelme olmadığı gösterilmiştir. Bu çalışmalarda çocuğun yaşına ve metabolizmasına göre uygun sıvı alan çocuklarda ekstradan su vermenin gereksiz olduğu düşünülmüştür. 20 yaş üzerinde Amerika’da yapılan 10914 kişi ile su ve kabızlık arasında ilişki araştırılmış ve az su içenlerde kabızlık daha fazla bulunmuştur.
Kabızlıkta ortalama bir tedavinin 6-9 ay süreceğini bilmek gerekir. Tedavi amacıyla bazı şuruplar kullanılabilir, lavmanlar kullanılabilir, lavman verilebilir, beslenme ve sıvı alımı düzenlenir. Yemekten 20-30 dakika sonra tuvalete yaklaşık 10 dakika kadar oturması önerilir.
İnek sütü kabızlığı tetiklemektedir. Özellikle ek gıda döneminde inek sütü konusunda dikkatli olunmalıdır. Ek gıda döneminde ailelerimin çoğu bebek bisküvisini tercih ediyorlar. Yüksek karbonhidrat ve düşük lif nedeniyle kabızlık yapabilen bir üründür. Verilen pirinç unu mamalar fazla tüketilirse kabızlığı tetikler.
Yoğurt içerdiği bakteriler sayesinde hem kabızlığa iyi gelir hem de bağışıklığı destekler.
Uzm. Dr. Kadir ORTAKÖYLÜ
Çoc. Sağ. ve Hast. Uzmanı